Eski zamanların birinde, güneşin batmadığı Japon İmparatorluğu’nun bir diyarında, gökyüzüne uzanan kiraz ağaçlarıyla bezenmiş, pembe kelebeklerin uçuştuğu, süt akan ırmaklar ve şelalelerle dolu muhteşem bir köy vardı. Bu köy, her bahar ağaçlar çiçek açtığında benzersiz bir masal diyarına dönerdi. Masalsı köyün sakinleri bu çiçeklere Japon masal dilinde “Mükemmel Güzellik” anlamına gelen “Sakura” ismini vermişlerdi. Köyün sakinleri bu “Sakura” çiçeklerini öyle çok seviyorlardı ki köyün adını bile Japon masal dilinde “Kutsal” anlamına gelen “Shinsei” kelimesini de ekleyerek “Shinsei Sakura Diyarı” olarak değiştirdiler.
Efsaneye göre “Shinsei Sakura Diyarı”nın kiraz ağaçları baharda gökyüzünden süzülen pembe kelebeklerin taşıdığı Kiraz Perisi Kaguya tarafından korunuyordu. Kiraz Perisi Kaguya, ağaçların her bahar çiçek açmasını sağlıyor ve “Shinsei Sakura Diyarı”na mutluluk getiriyordu. Ağaçlar çiçek açtığında süt ırmakları da coşuyor, köyün bütün çeşmelerinden akıp köylülerin su kaplarını dolduruyordu. Sakura çiçekleri bütün ağaç dallarını kapladığındaysa köylülerin tenleri ışıldamaya başlıyordu. Shinsei Sakura Diyarı sakinleri sevgi dolu, mutlu mesut, neşe içinde yaşıyorlardı.
Ancak bir gün, kötü kalpli, yüzü ve elleri buruş buruş, her yeri sivilceli Susanoo adında bir cadı köye geldi. Cadı, ağaçların güzelliğini ve köyün neşesini görünce çok kıskandı. Elindeki kirli süpürgeyle pembe kelebekleri kovalarken karşılaştığı köylülere fırtınalar çıkartarak Kiraz Perisi tarafından korunan kiraz ağaçlarının çiçek açmasını engelleyeceğini, çiçek açanların da dallarını kıracağını söylüyordu.
Köy halkı, cadının kötü niyetini öğrendiğinde korkuya kapıldı. Ancak cesur bir genç kız olan Amaterasu, köyünü kurtarmak için doğruca Kiraz Perisi Kaguya’nın yanına giderek ondan yardım istedi. Peri, genç kıza öğüt verdi: “Bak Amaterasu, atalarımız der ki: ‘Güzellik yalnızca dıştan görünüş değil, içteki iyiliğin de yansımasıdır.’ Bu köydeki herkes neden güzel, şimdi anladın mı? Bir de unutma ki çirkinlik yoktur; sadece, o insanın içindeki iyilik henüz yüzüne yansımamıştır. Şimdi git, o cadıyı bul ve bunları anlat.”
Amaterasu duyduklarını anlatmak için koşa koşa cadının yanına gitti. Ona Sakura çiçeklerinin insanları ne kadar mutlu ettiğini, yüzlerini nasıl ışıldattığını bir bir anlattı. İsterse onun da buruş buruş olan teninin ışıldayabileceğini söyledi. Amaterasu’ya göre, Cadı Susanoo kalbindeki kötülük yerine iyiliği seçerse bütün karanlığı aydınlanacak, o da “Shinsei Sakura Diyarı”ndaki mutlu ve ışılayan insanlar gibi olacaktı. Cadı, güzel Amaterasu'nun samimiyetle söylediği sözlerden çok etkilendi ve kalbindeki karanlık hızla aydınlanmaya başladı.
Köyün genç ve güzel kızı Amaterasu, Cadı Susanoo’nun buruşuk teninin hızla düzelmeye ve parlamaya başladığını görünce çok sevindi ve onu elinden tutup doğruca Kiraz Perisi Kaguya’nın yanına götürdü. Kiraz Perisi Kaguya da cadıyı görünce gülümsedi. Pembe kelebekler cadının etrafını sardı. Kiraz Perisi Kaguya, cadıya özenle seçilmiş bir Sakura dalı uzattı. Sakura dalını yüzüne süren cadı ışıl ışıl parlamaya başladı. Artık onun da yüzü gülüyordu. İlk defa mutluluğu tanımıştı ve bunu terk etmeye hiç niyeti yoktu.
Kiraz Perisi Kaguya, cadıdan söz aldı. Bundan böyle kalbinde kötülüğe yer vermeyecek, bu sayede yüzü daima ışıldayacaktı. Artık cadı da bu masalsı köyün mutlu ve ışıldayan sakinleri arasına katılmış, her bahar o da Sakura çiçeklerinin altında yapılan festivalde eğlencenin parçası olmuştu.
Amaterasu ile Susanoo çok iyi arkadaş olmuş, beraberce köyün en güzel Sakura çiçeklerini yetiştirmeye başlamışlardı. Kiraz Perisi Kaguya da pembe kelebeklerini onların etrafında uçuruyor, bu arkadaşlığı sevgisiyle koruyordu.
Yıllar hatta asırlar geçtikçe bu hikâye efsane haline dönüştü ve nesiller boyu anlatıldı. Shinsei Sakura Diyarı çocukları, Kiraz Perisi masalını dinleyerek büyüdü. Sakura çiçekleri bu sayede insanın hem kendisine hem de diğerine olan sevginin rengi; arkadaşlığın, şefkatin, iç güzelliğinin ve yakınlaşmanın simgesi oldu.